KARDEŞ KENTLER - İLÇELER

İLÇELERİMİZ



ALİAĞA: İzmir'in 60 km. kuzeyindeki Aliağa, İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege kıyılarında sayıları 30'u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır. Sınırları içerisinde Petrol Ofisi, Petkim Petrokimya Holding gibi büyük şirketleri barındırmaktadır. Dünyadaki 2 gemi söküm tesisinden birisi Hollanda'da diğeri ise Aliağa'dadır.
Her yılın yaz aylarında yapılan Emek Şenlikleri, bütün bir yılın yorgunluğunu atmak için düzenlenen, yaklaşık 4 gün süren, çevre ilçe ve illerden de katılımın olduğu halk konserleriyle şenlenen bir etkinliktir.
Aliağa için uğraş verenler, Aliağa'nın bir liman kenti olması için yıllarca çalışmışlardır. Tam bir liman kenti sayılmasa da, Petkim Limanı ve Aliağa Limanı gibi limanlara bu uğraşlar sayesinde kavuşmuştur. Geniş bir plaj alanına ve bir kuş cennetine sahip olan Aliağa, daha çok yerli turistlerin ilgisini çekmektedir.

BALÇOVA:  MÖ.1200 yıllarında İonia göçü sırasında kolonistlerin buraya yerleştiği ve yerli halk ile kaynaştığı olasıdır. Pers, Roma ve Bizans dönemlerinde burada yerleşim olduğu bilinmektedir. Homeros’un İliada Destanı’nda Troia Savaşı’na katılan Agamemnon ve Menelaos’un buradaki şifalı sularda yaralı askerlerini iyileştirdiği yazılıdır. Sonraki dönemlerde Narlıdere’de deniz kenarında oturan, balıkçılıkla geçinen halkın korsanların saldırılarından kurtulmak için Balçova Mevkiine göç etmişlerdir. Roma döneminde Agamemnon’un Troia Savaşı’nda konakladığı yerde bulunan kaplıcalardan yararlanmak üzere 4 km2.lik bir alan üzerinde tesisler ve hamam yapılmıştır. Bunlara ait temel kalıntıları, su kuyusu ve bir mahzen de günümüze kadar gelmiştir.
     O dönemde Ayesefit olarak kullanılan köyün adı, köy arazisinin büyük bir kısmının balçık olması nedeniyle Balçık Havi olarak değişmiş ve daha sonra ağızdan ağıza söylene söylene Balçık Ova ve bugünkü ismi olan Balçova adını almıştır. İlçede herhangi bir tarihi eser olmayıp, Termal Tesisleri ile Teleferik Tesisi, ormanlık saha, baraj ile İnciraltı’ndaki Gençlik Parkı, Sahil ve Çakal Burnu Dalyanı ilçenin doğal güzellikleridir. Spor ve doğa severler için geniş imkanlar sunan Teleferik tesislerinde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri ile sporseverlere heyecanlı anlar yaşatıyor. Bu tesislerde "Kendin pişir, kendin ye", "Kahvaltı Evi", "Snack Bar", Fast Food tesisleri, çay bahçeleri, doğal ürünlerin satıldığı market ve hediyelik eşya satış yerleri bulunmaktadır.

 BAYRAKLI: İlk İzmir'i kuranların M.Ö. 3000'de Tunç Çağını yaşayan ve Bayraklı' da oturan bir halk olduğu yapılan kazılar sonucu kesinlik kazanmıştır. Ancak daha eski dönemlere, örneğin Yontma Taş Devrine uzanan bazı ilkel yerleşmelerin belirtileri de İzmir civarında kendini göstermektedir. Çok eski ilkel efsanelere göre, buradaki yerleşmeden binlerce yıl önce kurulduğu belirtilen bir kentin, Tanrıların vahşeti (deprem) sonucu göl haline geldiği ileri sürülmektedir. Bu kentin, Yamanlar Dağı'ndaki Karagöl civarında olduğu tahmin edilmektedir. . Bugünkü Bayraklı' nın hemen yanında bulunan Tekel Şarap Fabrikası bağlarının sınırları içindeki 150 dönüm büyüklüğündeki Tepekule isimli höyük (eski ismi Hacı Mutço tepesi), bundan 5000 yıl önce Luwi veya Lelej denilen en eski İzmir yurttaşlarınca kurulan ilk yerleşme bölgesi idi. Daha sonra İzmir'liler, evlerini buraya inşa ettiler. Megaron tipi denilen evlerin alt yarısı taştan, üstü kerpiçtendi. 370 metre yükseklikteki Tepekule Uygarlığı, Troya-2 Uygarlığı ile yaşdaştır. Ayrıca 2009 yerel seçimlerinden itibaren Bayraklı, Karşıyaka ilçesinden ayrılarak ayrı bir ilçe olmuştur.

ÇİĞLİ: Eski tarihlerde, ilçenin genel olarak bataklık ve sazlıklardan oluşması ve denize yakınlığı nedeniyle yeşil alanlara çok çiğ düşmesinden dolayı, ilk yerleşenler tarafından buraya “Çiğli” adı verildiği bilinmektedir. İlçe'de yaşayan yerli halk genelde göçmen ve Balıkesir'den gelen insanlardan oluşmaktadır. Düğün törenleri ve adetleri genellikle Göçmen ve Balıkesir yöresiyle örtüşmektedir. Halk Akdeniz toplumuna özgü bitkisel gıdaları tercih etse de özellikle göçmen yemekleri oldukça revaçtadır.
Bunun yanı sıra Mardin, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Bitlis, Bingöl, Erzurum, Muş, Varto, Hınıs ve çevre ilçelerden göç eden insanlar genellikle Güzeltepe ve Şirintepe mahallerine yerleşmişlerdir. Sonradan gelen bu insanlar kendi kültürlerini korumaya ve sürdürmeye devam etmiştir. Yemek kültürüde doğal olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine özgü yemeklerden oluşmaktadır.

GAZİEMİR: 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, bir yandan İzmir'e güneyden giriş öncesinde kilit bir idari merkez olma özelliğine kavuşmuş, bir yandan da Türk nüfus ağırlığını kaybetmiştir. Bu gelişimin en önemli faktörlerinden birisi, tren yolu ile birlikte bugünkü yerinde tesis edilmiş olan Gaziemir İstasyonu olmuştur. Yunan işgali sırasında yıkıma uğramış olduğu için ve 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sürecinde nahiye merkezi bir süre Cumaovası'na (bugünkü Menderes) taşınmıştır. Rumeli göçmenlerinin ağırlıklı unsuru oluşturduğu bir nüfus yapısına sahip olan Gaziemir, günümüzde ilçe hudutları içinde bulunan askeri birliklerin çekirdeğini teşkil eden Hava Teknik Eğitim Komutanlığı'nın kurulması ve sonraki yıllarda gelişen Ulaştırma Tugay Komutanlığı ile önemli bir askeri potansiyeli bünyesinde barındıran farklı bir yerleşim birimi haline gelmiştir. Ayrıca son yıllarda sanayinin ve ticaretin geliştiği bir bölge olarak ortaya çıkmıştır: merkezde Akçay Caddesi üzerinde tekstil ve mobilya üretim imalathaneleri ve satış mağazaları yer alır. Sarnıç beldesi etrafında sanayi kuruluşları toplanır. Gaziemir, sanayi ve ticaret gücü yanında, sahip olduğu üstün konut potansiyeliyle de önem kazanmıştır. Uluslararası Adnan Menderes Havalimanı, Ege Serbest Bölgesi ve Uzay Kampı Türkiye Gaziemir sınırları içerisinde yer almaktadır. Ayrıca İzmir Optimum Outlet buradadır.

KARŞIYAKA: Yerleşim alanı İzmir şehir merkezinin karşısında bulunması sebebiyle Karşıyaka adını almıştır. 19. yüzyıl Batı kaynaklarında "Kordelio" adı altında anılan Karşıyaka, burada vefat eden Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın adıyla anılan ve sözkonusu tarihlerde Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın ailesi Uşşakizadelere ait olan ve yakın geçmişte bir anı evi olarak restore edilmiş köşk ve bunun dışında İzmir Levanten köşkleri tanımına giren birkaç tarihi yapı ile tanınır.

KARABAĞLAR: Nüfus bakımından İzmir'in en büyük ilçesidir. İzmir'in en eski yerleşim yerlerinden Karabağlar. Yaklaşık 200 yıl önce Emrez ve Aktepe, kara üzüm bağlarıyla kaplıydı. Bölgede çok az sayıdaki ailenin bağları, çiftlikleri ve bağ evleri yer alıyordu. 1920'li yıllarda Reşat Nuri Güntekin'in romanlarına konu olan Bozyaka bağlarının, 1970'li yıllara kadar korunduğu biliniyor. Reşat Nuri Güntekin'in Çalışıkuşu Romanı'nı yazdığı, Bozyaka'daki evi de geçtiğimiz yıllarda ünlü yazarın isminin verildiği bir kitaplığa dönüştürüldü.
Bugün, mobilya sektörünün bulunduğu Yeşillik Caddesi ve çevresinde ise 40 yıl öncesine kadar bağlar bulunuyordu. Uzundere'ye kadar olan bölgenin de 1970'li yıllarda boş arazi olduğu biliniyor.

KONAK: Merkez ilçe olan Konak, antik çağdan ve Osmanlı döneminden kalan eserlerle, ama en çok Cumhuriyet Döneminin eserleriyle karakterize olur. İzmir’in kültür, sanat ve eğlence merkezi olması nedeniyle yerli ve yabancı tüm turistlerin uğrak yeri durumundadır. Özellikle Kemeraltı Çarşısı ilçe ekonomisine ve İzmir'in tanıtımına önemli katkılar yapar. Yine Konak ilçesinde bulunan antik Smyrna kentinin Romalılardan kalma Agora ören yeri, turistlerin ziyaretine açıktır. Konak ayrıca başta Karşıyaka gelmek üzere, İzmir'in diğer iskeleleri ile denizden bağlantıyı sağlayan Konak İskelesi ve Konak Meydanı ile de ünlüdür. Konak sahil yolu, yürüyüş parkurları özellikle hafta sonları bütün İzmir'lilerle dolup taşar. İzmir’in yönetsel, sanatsal, kültürel ve ticari merkezidir.

BAYINDIR: Bu yerleşim yeri, Kral Yolu üzerinde bulunan Efes - Sard arasındaki önemli noktalardan birisidir. Bayındır Kalesi diye bilinen yıkık kale kalıntılarının çevresinin ilk yerleşim yerleri olduğu saptanmıştır. Araştırmalar yörede sırasıyla MÖ 2000'de Hititlerin, 700'de Frigya ve Lidyalıların, M.S 300'de Roma İmparatorluğu'nun, 395'te Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması üzerine Doğu Romanın, 1084 yılından sonra Selçukluların, 1308-1425 yılında Aydınoğulları'nın ve 1425'ten itibaren de Osmanlıların egemenliğinde olduğunu ortaya koymaktadır. Verimli toprak özelliğinden dolayı genellikle çiftçilikle uğraşılır. Zengin meyve çeşitleri ve zeytinlikleri vardır. Sanayileşmenin hiç gelişmediği Tire ve Ödemiş ilçeleri arasına sıkışmış olan Bayındır' ın en büyük sorunlarının başında işsizlik gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun ilk darphanesi Bayındır bölgesinde kurulmuştur. İlçe'de her yıl Nisan ayının son haftasında çiçek festivali düzenlenir.

BERGAMA:
Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası’nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında ekonomik getirisi yüksek olan çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmekte; tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.
Ayrıca Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkez lerinden biriydi ve Pergamon Krallığı' nın başkentiydi. Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı bu ilçededir. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştır. Kazılarda Athena Tapınağı’nın birçok parçası Berlin'e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Bergama' da ise yalnızca temelleri kalmıştır.
Athena Tapınağı'nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı ve burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede "Pergamon derisi" olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. Romalı asker ve devlet adamı Marcus Antonius, MÖ 41'de kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra' ya armağan etmiştir. Kütüphane ne yazıkki yakılmıştır.
Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terastaki Zeus Sunağı da Berlin'e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi'ne (Pergamon Museum) koyulmuştur. Zeus Sunağı'nın güneyindeki Agora'da toplanan halk, siyaset ve ticaretle ilgili konuları yönetimle görüşüp konuşuyordu. Agora’nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunuyordu. Akropol'ün en yüksek yerinde Pergamon krallarının sarayları yükseliyordu. Günümüze bu sarayların yalnızca zemini ve temelleri ulaşmıştır. Athena Tapınağı'nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı.
Akropol’ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyindeydi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı.
Pergamon kentinin kuzeybatısı ile Bergama Çayı arasında Roma dönemi yerleşmesi bulunur. Burada 50 bin kişilik amfitiyatro ile 30 bin kişilik tiyatro vardı. Günümüzde Viran Kapı denilen kalıntılar tiyatronun ayakta kalan kemeridir.
Pergamon, yapılan düzenli kazılarla büyük bölümü ortaya çıkarılmış bir ilkçağ kentidir. Burada kurulan Bergama Müzesi, Türkiye'nin ilk arkeoloji müzesidir. Pergamon buluntularının birçoğu burada sergilenmektedir.

BEYDAĞ: İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. En önemli ürünler incir, kestane zeytindir. Beydağ’da üretilen kestane son derece kalitelidir. Besi ve süt hayvancılığı hızlı gelişme göstermektedir.

BORNOVA: İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922'de Türk ordusu İzmir'e Bornova'nın üst kısmındaki Belkahve Geçidi mevkiinden girmiş, Nif'te (Kemalpaşa) gecelediği 8 Eylül akşamının gecesinde Mustafa Kemal Paşa, Belkahve'ye çıkıldığında ayakların altında bütünüyle uzanan İzmir'i ilk kez buradan görmüştür.
Ege Üniversitesi'nin ana kampüsü ve üniversite ile aynı adı taşıyan, Türkiye'nin en büyük hastanelerinden biri olan Ege Üniversitesi Hastanesi bu ilçede bulunmaktadır. Ayrıca Yaşar Üniversitesi'nin Selçuk Yaşar kampüsü de Ağaçlıyol mevkiindedir.
İki büyük askeri birliğin yanı sıra, İzmir - Ankara, İzmir - Aydın ve İzmir - Çanakkale karayolu ağının merkezinde bulunması, 2000 yılında metronun Bornova'ya uzanması ve İzmir Santral Garajı'nın ilçe içinde konuşlandırılmış olması ve yakın çevresindeki iki hakim aksın (Kemalpaşa Ovası ve Işıkkent) sanayi bölgeleri olarak saptanması ve 4 sanayi sitesinin yerleşim alanı içinde bulunması Bornova'nın gelişimine bugün ve gelecekte etki yapacak unsurların başında gelmektedir. Bornova bu arada, Pınarbaşı, Çiçekli ve yakın köyleriyle İzmir'in akciğeri konumunu sürdürmektedir. Ayrıca, Türkiye'deki ilk futbol maçı 1890 yılında İzmir'e gelen İngiliz denizcilerle İzmirli gençler arasında Bornova'da, ülkemizdeki ilk atletizm yarışmaları da 1895'de yine Bornova'da gerçekleşmiştir.

BUCA: Buca düz ve verimli topraklara sahiptir. Nif Dağı’ndan doğan Melez Çayı, Şirinyer’den geçer ve Halkapınar’da denize dökülür. Buca’da antik çağdan bu yana bir yerleşimin olduğu bilinmektedir. 1868 yılında Buca'nın kuzeydoğusunda antik döneme ait büyük bir kadın büstü ortaya çıkarılmış olup, bu büst halen Londra’daki İngiliz Müzesi’nde sergilenmektedir.
Ayrıca Buca ve Kangölü çevresinde Bizans Haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, antik Artemis Anıtı' na ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, Forbes Köşkü çevresinde Bizans sikkeleri, Gürçeşme (Kançeşme) yolu üzerinde Roma Kalesi kalıntıları da antik çağda bu yörede gelişmiş toplumların yaşadığını ortaya koymaktadır. Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Hollanda şirketleri ile daha çok ticari ve sınai ilişkiler çerçevesinde oluşan Levanten Grubu’nun sayfiye yeri olarak yerleştiği bir belde özelliğini yakınçağ öncesinde taşımaya başlayan Buca; yakın çağda Avrupalı işadamları ile ailelerinin de burada yaşamasıyla gelişmiş ve zenginleşmiştir. Ayrıca 9 Eylül Üniversitesi Kampüsü de burada bulunmaktadır.
Buca MÖ 130'lara uzanan tarihi, birçok uygarlığa tanıklığı ile bir kültür ve tarih ilçesidir. Zengin doğa ve kültür mirasını, nüfus artışına ve günümüz yaşam biçiminin ortaya çıkardığı tüm etkenlere karşı koruyabilmiştir. Bu nedenle bugün Buca’da geçmişten günümüze kadar gelen bir tarihi görüntü sergilenmektedir. Buca’da yaşam, her şeyden önce zengin bir tarih, kültür ve doğa mirası ile iç içe bir yaşam olarak nitelendirilmektedir. Buca, tarihsel geçmişi ile bünyesinde çok önemli ve günümüzde de yaşayan eserler barınağıdır. George King Forbes, Gout, Prenses Borghese, Kont Dr.Aliberti, De Jongh, Dimostanis Baltacı Malikaneleri, tarihi İngiliz Protestan Kilisesi, Su Kemerleri, Buca’da yaşamış ve ölmüş birçok ünlü ailelerin mezarları, dar sokakları ve bugün bile birçok mimara ilham kaynağı olan Rum Evleri, ilçeye gelenlerin ilgisini çeken yapıtlardır.
9 Eylül 1922'de İzmir dolayısıyla Buca, Yunanlılardan geri alınınca buradaki Rumlar bölgeyi terk etmiştir. Buca, Cumhuriyet döneminde çok hızlı bir gelişme göstermiş ve bu dönemde göçmen kitlelerinin ilçede yerleşimi devam etmiştir. İzmir'in en kalabalık ilçelerinden olan Buca, spor açısından büyük zenginliğe sahiptir. En dikkat çeken spor alanı 2008 yılında yapılan ve Bucaspor'un maçlarına ev sahipliği yapan Buca Arena'dır. Türkiye Jokey Külübü, Şirinyer pisti ve haraları burada yeralmaktadır.

ÇEŞME: Tarihteki on İyon kolonisinden biri olan Çeşme, iç ve dış turizm açısından ülkemizin sayılı merkezlerindendir. Yarımadanın ilk antik yerleşim yeri olan Ildırı (Erythrai), ilçenin görülmeye değer tarihi zenginliklerinden biridir. Kentte yapılan arkeolojik çalışmalarda, MÖ 7. yüzyılın 2. yarısına tarihlenen Athena Tapınağı ve Tiyatrosu açığa çıkarılmıştır.
Çeşme yöresi, 11. yüzyıl sonlarında Türk denizcisi Çaka Bey ile Türk egemenliğiyle tanışmıştır. Osmanlı egemenliğine geçişi, 14. yüzyıl sonlarındadır. En çarpıcı Osmanlı eserlerinden biri İkinci Bayezid' in yaptırdığı Çeşme Kalesi’dir. Çeşme ve çevresinde yapılan kazılarda elde edilen eserler Çeşme Kalesi içindeki müzede sergilenmektedir. Kaleye ek olarak Kanuni Sultan  Süleyman tarafından bir  kervansaray yaptırılmıştır.
2 km'ye yakın uzunluktaki geniş ve beyaz kumlu plajları, nitelikli konaklama tesisleri ve termal olanaklarıyla Çeşme popüler bir turizm merkezidir. Denizin içinden kaynayan sıcak termal sular, Ilıca plajını ve yöredeki diğer plajları büyük birer termal havuz haline getirir.
Ilıca'daki büyük, küçük konaklama tesisleri, yoğun turist kapasitesinin ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. Birçok küçük otel ve pansiyonlar da bile kaplıca suyu vardır. Çeşme plajlarının ve özellikle Ilıca plajının en önemli özelliklerinden biri de, kıyıdan denize doğru yaklaşık yüz metrelik bir şeridin insan boyunu geçmeyecek derinlikte olmasıdır. Özellikle termal kaynaklarla beslenen sığ sularda, ultraviyole ışınlarının insan sağlığına çok daha fazla yararlı olduğu bilimsel bulgularla kesinleşmiştir. Bunların yanı sıra, bu plajlardan çocukların yararlanma olanakları sağlık ve can güvenliği bakımından elverişlidir.

DİKİLİ: İzmir'in kuzeyinde yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken şirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de olağanüstü güzellikleri olan turistik Çandarlı beldesi Dikili'ye bağlıdır. Doğal güzellikleri arasında Merdivenli Köyünde bir krater gölü, Demirtaş ve Deliktaş Köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar bulunmaktadır. Dikili ilçesi ılıcaları ile de oldukça ünlüdür. Nebiler, Bademli ve Kocaoba köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. İlçede karayolunun dışında deniz ulaşımında da Dikili Limanı, üç yolcu gemisinin yanaşabileceği kapasiteyle hizmet vermektedir.

FOÇA: İzmir'in kuzeyinde yer alan sahil ilçesi, Antik Çağ 'da bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiştir. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrica mühendislikteki gelismileri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e de birçok sayıda koloni kurmuslardir. Foçalılar'ın tarihte bildigimiz en önemlileri kurmus oldugu kolonilerden bazilar : Karadeniz'deki Amysos (simdiki Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (simdiki Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (simdiki Molyvoz); ve Avrupadaki Elea -simdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -simdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazilaridir. Ayrica Phokaialılar İonya'da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanin bircok uygarliklarinida etkilemis ve onlari Anadolu' ya cekmistir. Cenevizliler simdiki Yenifoça'yi ilk kuranlardandir. Foça sirasiyla Anadolu Beylikleri' nin yönetimine gecmistir. 1455'te ise Fatih Sultan Mehmet büyük fetihten sonra Foça'yı alarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil etmistir.Bu gibi medeniyetlere ve  topluluklara merkez olusturdugu icin Foça onemli bir arkeolojik merkez haline gelmistir. 1953 yilinda başlayip ve günümüze kadar aralıksiz devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kybele'ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki "Taş Ev" olarak bilinen) basariyla ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu' da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.
Ayrıca Homeros' un bahsettiği Siren Kayalıkları Foça'da yer almaktadır. Ona gore oradan geçen denizciler için bir zamanlar birçok rivayete konu olmustur bu kayalıklar. Foça irili ufaklı bir çok adanın serpilmiş görüntüsüne sahiptir.
Foça Türk Rivierasi olarak bilinen Mersin, Antalya' dan başlayıp İzmir' e  uzanan bölgenin içinde bulunmaktadır. Bu da bölgeyi birçok yerli ve yabancı turistleri "mavi tur" lara veya diğer gezilere durak yapmaktadir. Foça'nın denizi çok berrak ve temizdir. Sayısız koylara sahip şehrin halka açık plajı bulunmaktadır.
Osmanli ve diğer medeniyetlerden kalan tarihi evler ve mekanların deniz, balık tekneleri ve doğa bütünlüğü ile birleşmesi Foça' ya Akdeniz kentlerini anımsatmasında büyük etkileri vardır.
Sayıları giderek azalan Akdeniz fokunun yaşam alanlarından biridir Foça. Ayrıca Akdeniz Foklari kentte her yıl yaz aylarinda düzenlenen festivallerin de önemli bir sembolu haline gelmistir. Bu sevimli foka Merkez Bankası 1996 yılında özel hatıra parası basmıştır.
Foça' da soylarını tükenmekten korumak amacıyla devletin ve üniversitelerin araştırma merkezleri mevcuttur. Avlanılması kesinlikle yasak olan fokun balıkcılar tarafindan da cok defa korunuldugu bilinmektedir.

GÜZELBAHÇE:  Ahmet Piriştina' nın ciddi emekleri sonucunda kıyı düzenlemesi yapılmış ve Güzelbahçe kıyısında plaj ve yürüyüş alanı düzenlenmiştir. Türkiye' deki üç askeri liseden olan Maltepe Askeri Lisesi ve Lojmanları da Güzelbahçe'de bulunmaktadır. Bölge dahilinde oldukça büyük bir Balık Pazarı bulunmaktadır. Ayrıca ilçede ralli yarışıları yanında  paraşütle atlama gibi spor etkinlikleri de düzenlenmektedir. Yalı Mahallesi'nde balık lokantaları, Yelki Mahallesi'nde şarap tadım evi mevcuttur. Kavak Yelleri dizisinin lise çekimleri burada (İzmir 60. Yıl Anadolu Lisesi) yapılmıştır.

KARABURUN: Karaburun, Urla Yarımadası' nın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir Körfezi boyunca kuzey ve batı kıyıları güzel koylarıyla bir şerit halinde uzanır. İlçenin yerleşimi taş devrine kadar uzanır. Çakmaktepe mevkiinde yapılan kazılarda elde edilen buluntulardan Hititler Dönemi'nde buranın ileri bir kültür merkezi olduğu, daha sonra yöreye egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarlıkları döneminde kültür ve ticaret merkezi olarak geliştiği bilinmektedir.

KEMALPAŞA: İzmir'in 29 km batısında yer alan Kemalpaşa'nın tarihi geçmişi İ.Ö. 1300'lere dayanmaktadır. Akadlar ve Hititlerden başlayarak Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar birçok medeniyete sahne olan Kemalpaşa, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde Sart ve İon kentleri arasında kervan yollarının uğrak yeri olmuştur. Ege Bölgesi'nde Hititlerden kalan tek örneği olan Karabel Kabartması ilçe sınırları içerisindedir. Kemalpaşa, dünyaca ünlü kirazı ve çam ormanlarıyla tanınır. 

KINIK: İlçenin ekonomik yapısı tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır.
İlçe adını Oğuz Türkleri' nin Bozoklar kolundan Denizhan' ın oğlu Kınık boyundan alır. Türkmen aşireti adıdır. 1306 yılında Karesi Beyliği ile Türk dönemi başlamış, 1345 tarihinden sonra Orhan Gazi zamanında Osmanlı yönetimine girmiştir. Osmanlı yönetimine girene kadar Alevi Türkmen geleneğini sürdürmüşlerdir. Halen Anadolu'nun bir çok noktasında asimile olmadan aynı geleneği sürdüren Kınık boyu mevcuttur. İlçede Yıldırım Beyazıt Camii, İbrahim Ağazede Camii ve altı kemerli Su Kemeri önemli yapılardır.

KİRAZ: İlçe ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli bir yer tutar. Yörede yetişen başlıca ürünler patates, tütün, pamuk, zeytin, kestane, ceviz ve üzümdür.
İlçenin tarihini yansıtan başlıca eserler arasında Hisar Kalesi, Yağlar Kalesi, Kayacık Hisar Kalesi, Aydınoğlu Camii, Suludere Camii ve Hamamı sayılabilir. 
Bağları ve meyve bahçeleriyle ün yapmış Kiraz, ve ova köyleri önemli bağcılık ve tarım merkezidir. Dağlık bölgede yerleşik köylerde, arazinin uygun olmaması nedeniyle bahçe tarımı olanakları sınırlıdır.

MENDERES: Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin İzmir'e uzaklığı 20 km'dir. İlçenin batısında Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes - Selçuk yolu üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes'in Görece Köyü'nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir.

MENEMEN: Çileği, testisi ve diğer çömlekçilik ürünleri ile ünlü, Türkiye genelinde daha ziyade geçmişte yaşadığı dramlarla tanınan, günümüzde de Menemen Serbest Bölgesi ile geleceğe bakan bir merkezdir.
16 Haziran 1919 günü, işgal esnasında halka itidal telkin etmiş bulunan Menemen Kaymakamı Kemal Bey ve maiyetindeki 6 jandarma şehit edilmiştir. 17 Haziran 1919 günü Bergama baskınında hezimete uğrayarak dönmüş bulunan Yunan birliklerinin Menemen'de gerçekleştirdikleri, muhtemelen 1000'e yakın kişinin bir gün içinde öldürüldüğü katliam Ege Bölgesi'de işgal döneminin en kara sayfalarından birini oluşturmuştur. 
İşgale rağmen Menemenli hiçbir zaman Yunan buyruğu altına girmemiş zaman zaman dağlara çıkarak Yunan askeri birliklerine baskınlar yaparak zayiatlar verdirmişlerdir.
Menemen, Kurtuluş Savaşı sonrasında zafer kazanan Türk Ordusu'nun 9 Eylül 1922'de şehre girmesiyle tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur. 9 Eylül günü Menemen'in en mutlu günü olarak kabul edilmiştir.

NARLIDERE: Narlıdere, prestijli konut alanlarının hızla geliştiği bir yerleşim yeri özelliği kazanmıştır. İlçede 1.500 civarında konut jeotermal enerjiyle ısıtılmaktadır.
Narlıdere ilçesinin sınırları içinde ayrıca olimpik yüzme havuzu vardır. Bu yüzme havuzu yirmi üçüncüsü İzmir'de düzenlenen Universiade oyunlarında ihtiyaç duyulduğundan yapılmıştır. Güney Deniz Saha Komutanlığı, Ege Ordu Komutanlığı, Narlıdere Kışlası ve lojmanları da Narlıdere'de bulunmaktadır. Narlıdere Şehitliği, Kurtuluş Savaşı döneminde canlarını vatan uğruna veren gençlerin anısına yapılmış olup Atatürk Kültür Merkezi'nin karşısındadır. Toplam on dokuz mezar bulunan Narlıdere şehitliği'ne, ilk olarak I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Deniz Topçusu tarafından iki kez topa tutulan Sancakkale' de ilk saldırıda şehit olan altı subay ve er gömülmüştür. Şehitlikte ayrıca, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali sırasında, Yunan kuvveti ve yerli Rumlar tarafından şehit edilen. 17. Kolordu Asker Alma Heyeti Başkanı ve Garnizon komutanı Albay Süleyman Fethi Bey ve 8 asker ile çeşitli zamanlarda şehit olan dört görev şehidinin mezarı bulunmaktadır.

ÖDEMİŞ: İzmir'in 113 km. doğusunda yer alan Ödemiş'in kuzeyinde bulunan Hypaiapa Antik Kent kalıntıları yörenin yerleşim tarihinin ilk çağlara uzandığını göstermektedir. Ödemiş yöresinin tarihsel önemi Birgi'nin Aydınoğulları döneminde başkent olmasıyla başlamıştır. Birgi'de büyük ölçüde özgünlüğünü koruyan kent dokusunda Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin seçkin örnekleri, 18. ve 19. yüzyıl sivil mimarlık yapılarının oluşturduğu kültürel birikim ve mimari çevre zenginliği ile doğal çevre güzellikleri yörede çok önemli düzeyde turizm potansiyeli yaratmaktadır. "Dünya Kültür Mirası" listesine giren Birgi, 1994 yılında inanç turizmi kapsamına alınmıştır. Çakırağa Konağı, İmam-ı Birgivi Medresesi, Sultan Şah Türbesi görülmeye değer eserlerdendir.

SEFERİHİSAR: Yerleşim tarihi M.Ö. 1000 yıllarına uzanan ilçenin Sığacık mevkiinde Teos antik kenti, Doğanbey-Gerenalanı mevkiinde Karaköse Harabeleri, Sığacık' ta Osmanlılar tarafından inşa edilen kale ile kale içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini oluşturmaktadır. Seferihisar 27 km.lik sahil şeridi ile güzel plajlara ve koylara sahiptir.

SELÇUK: 1914’de Ayasuluk olan adı Selçuk olarak değiştirilen ve Kurtuluş Savaşından sonra da Akıncılar adıyla anılan Selçuk 1957 yılında İzmir İline dahil edilmiş ve ilçe unvanını almıştır. Dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biri olan Selçuk, Antik Çağ'ın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Selçuk’ta bulunan tarihi yapıların büyük bir bölümü ayaktadır. Efes ören yeri, Türk ve dünya turizmi açısından çok önemli bir merkezdir ve her yıl yaklaşık olarak 2 milyon ziyaretçi tarafından gezilmektedir. Selçuk Efes Müzesi, sahip olduğu ve sergilediği yerel eserlerle Avrupa’nın en önemli ve en zengin müzelerinden birisidir. Bunun dışında, müzede verilen konferanslar ve açılan resim sergileri bşlgenin kültür hayatını canlı tutmaktadır. Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri olan İsa Bey Camii Selçuk’tadır. Cami, hem avlulu Türk camii tipinin, hem de Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir.  Şirince köyü, popüler bir kırsal turizm merkezidir. Bölgenin tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük bir ticaret yolunun başında oluşu, gerek Antik Çağ'da, gerekse de Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar arasında, rüya tabircisi Artemidorus, şair Kallinos ve Hipponaks, filozof Herakleitos, ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos sayılabilir.

TİRE: İzmir'in büyük ilçelerinden biri olan Tire, Aydın Dağlarının kuzey eteklerinde kurulmuştur ve Hitit, Frig, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma zengin bir kültür mirasına sahiptir. Beylikler ve Osmanlı döneminde ekonomik açıdan büyük gelişme sağlanmış ve mimarlık tarihi açısından da zengin örnekler ortaya çıkmıştır.


TORBALI: Torbalı'nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovası'nın batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerinde kurulan Metropolis Antik kentidir. Bir İon kenti olan Metropolis Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuş, daha sonra terk edilmiştir. Şarapları ile ünlü kent aynı zamanda bir piskoposluk merkeziydi. Ovaya hakim bir konumda olan Geç Helenistik Dönem'e ait tiyatroda Roma İmparotoru Augustus ve evlatlığı Germanikus'a adanan üç mermer sunak bulunmaktadır. Kazılarda bulunan eserler İzmir ve Efes Müzelerinde sergilenmektedir.

URLA: Ege Bölgesi'nin tüm özelliklerini taşıyan Urla, İzmir'in batısında kendi adını taşıyan yarımadanın orta kısmında yer alır. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmuştur. Yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında Hititlere ait gaga ağızlı sürahi çıkarılmıştır. Limantepe Höyüğü kazılarında ele geçen buluntulara göre Klazomenai Limanının dünyanın en eski ve düzenli limanı olduğu ortaya çıkmıştır. Klazomenai' de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli Müzesi ile İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.



KARDEŞ KENTLER

"Kardeş Şehir " şehirlerin, kentlerin yerel yönetimleri aracılığıyla yabancı ülke kentleri ile kurdukları resmi dostane ilişkiyi ifade eder. İzmir Büyükşehir Belediyesi; kurduğu kardeş kent ilişkileri ile sosyo-kültürel, ekonomik, eğitim, sağlık, ticaret, turizm, yerel yönetim hizmetleri ve spor gibi konularla tarafları ilgilendiren diğer alanlarda, iki kentin ilgili birimleri arasında iletişim ve koordinasyonu sağlayarak bilgi/deneyim alışverişini ve işbirliğinin geliştirilmesini amaçlamış ve iki şehir arasında karşılıklı anlayış, işbirliği, dostluk ve barışın güçlendirilmesi amacıyla; tarihi, kültürel, sosyal ve coğrafi açıdan İzmir ile benzerlikleri olan 39 yabancı şehir ile kardeş kent antlaşmaları imzalanmıştır. 


KENTİN ADI /  ÜLKE /
MECLİS KARAR TARİHİ
RESMİ WEB SAYFASI
Adalaide / Avustralya 
19.10.1993
Astana /Kazakistan
27.10.1994
Ancona/ İtalya
11.04.2005
Bakü /Azerbaycan
04.09.1985
Balti /Moldova
20.05.1996
Bingazi /Libya
17.12.2004
Bişkek/ Kırgızistan
27.10.1994
Bombay/ Hindistan
13.03.1997
Bratislava /Slovak Cumhuriyeti
11.09.2003
Bremen/ Almanya
19.10.1993
Buhara /Özbekistan
03.07.1992
Charcov/ Türkmenistan
 
12.11.1993
Resmi web sayfaları
bulunmamaktadır.  
Çimkent /Kazakistan
17.12.2004
Gazi Magosa/ KKTC
27.10.1994
Havana/ Küba 
21.11.1995
İskenderiye/ Mısır
12.09.1996
Kırcaali/ Bulgaristan
28.11.2008
Kordoba/ Arjantin
21.11.1995
Köstence/ Romanya
 
09.02.1995
Long Beach/ A.B.D.
05.03.2004
http:www.izmirlb.org
www.longbeach.gov
Mostar/ Bosna Hersek
 
25.07.1996
Napoli /İtalya
03.07.1992
Odense /Danimarka
20.03.1991
Plezen /Çek Cumhu
03.07.1987
Salvador /Brezilya
28.12.1998
Seattle/ A.B.D.
08.08.1990
Simferopol/ Ukrayna
20.07.1998
Sousse /Tunus
 
05.07.2002
Split /Hırvatistan
 
20.05.1996
Surabaya /Endonezya
 
12.09.1996
Tampa/ A.B.D.
 
03.02.1992
Tel Aviv - Yafo /İsrail
 
03.07.1996
Tianjin /Çin
 
11.12.1990
Trablus (Tripoli)/Lübnan
01.04.1996
Vina Del Mar/ Şili
25.07.1996
Vlore /Arnavutluk
 
16.11.1994
Volgograd /Rusya
16.06.2006
Wroclaw /Polonya
24.03.1999
Zilina /Slovak Cumhuriyeti 
03.11.1997

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder