TARİHİ BİLGİLER

     İZMİR - BİR PRENSESİN HAYATI

“Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular.”   Heredot

 

     2005 yılında yapılan arkeolojik çalışmalar gösterdi ki, İzmir - sanılanın aksine – M.Ö. 6500‘ lü yıllarda kurulmuştu bugünkü Bayraklı‘ da. Yani 5000 değil tam 8500 yaşında!
Ve bir şey daha vardı ki bilmediğimiz, bu kurulan şehir Batı Uygarlığının en eski, en güzel kent planına sahip olduğuydu. İleride Hippodamos adıyla anılacak bu şehir planı, İon uygarlığının en eski parke döşeli yolunu İzmir’de kazandırmıştır. Yapılan çalışmalarda ele geçen Neolotik- Kalkolitik  ve Tunç çağlarına ait bulgular, bize şehrin her dönem önemli bir ticaret merkezi olduğunu göstermektedir. Ancak asıl yerleşme M.Ö. 2000’li yıllardan sonra gerçekleşmiştir ki, bölgede bulunan 5 katlı Hellas tipi yerleşimler ve tek odalı evler bunun kanıtıdır.
    Kentin ve Doğu Hellen dönemimin en eski ve en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı’nın korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yıllarına denk gelmektedir. Ayrıca  Homeros'un destanı İlyada, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir. 
   Tarım ve deniz ticaretinde yoğunlaşılan M.Ö. 600’lü yıllarda İzmir’in bir şehir devlet olduğunu görüyoruz. Çömlek yapımı ve mimari alanda aşama kaydeden halk aynı zamanda bölgede gelişen felsefik gelişmeyle de kendini yeniliyordu. Zira M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Miletos'a tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaximenes ve Anaximandros gibi `doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına dek korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir.

   Bu tarihten sonra sırasıyla Lidyalılar, Persler ve ve Romalıların eline geçen İzmir; Büyük İskender‘ in Doğu seferiyle genişlemeye, halk Kadifekale eteklerine yaşamaya başlamıştır. Bu dönemde yaşamış olan tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir. Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale‘ nin kuzeybatı eteğinde olan tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Devlet Agorası ise oldukça iyi korunmuştur..

    M.Ö. 1. yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den bir tanesinin bulunduğu Smyrna, Hristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir Bizans olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası olur. Bizans döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 11. yüzyıl sonlarında Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında ele geçirirler. Daha sonra Cenevizliler kenti Aydın Emir'i Umur Bey ele geçirinceye kadar kontrollerinde tutarlar. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Umur Bey yukarı kenti kontrolünde tutar. 14.yüzyılın ortalarında kale ve aşağı şehir Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. 15. yüzyılın başında Moğollar kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder. 1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olur. Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı haklardan sonra İzmir, i mparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri olur. 18. ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Osmanlı İmparatorluğunda çok uluslu bir ticaret şehri olan İzmir I. Dünya Savaşı‘ ndan sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 m2 bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Yangın alanında bugün İzmir İnternasyonal Fuarı bulunmaktadır. Her şeye rağmen yeni kurulan Türk Cumhuriyeti ile birlikte İzmir, zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.

   Tarih boyunca 36 uygarlığa ev sahipliği yapan bu güzel şehir; tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne ılıca, vb. (19 Kaplıca) şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezi olmasının yanı sıra coğrafi konumu, kültürel ve tarihî zenginliği, Türkiye’nin en Avrupai metropolü olması, farklı bölgeler arasında geçiş noktası olması dolayısıyla ulaşımın kolaylığı, turizme uygun iklim yapısı, kültürel faaliyetlere ve sanat etkinliklerine müsait sosyal - kültürel yapısı, 629 kilometrelik kıyı uzunluğu ve  bunun 101 kilometrelik bölümünün tamamen doğal plajları içermekte olması ile de farklı turizm çeşitlerine uygundur.

Kaynak: 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder